Subscribe:

Ads 468x60px

ÇEVİRİ VE TERİM SORUNLARINA ÇÖZÜM ARANDI

ÇEVİRİ VE TERİM SORUNLARINA
ÇÖZÜM ARANDI

   Kırıkkale Üniversitesi olmak üzere sektörün ihtiyaçlarını ve sorunlarını ortaya koymak ve çözüm yollarını tartışmak amacıyla toplantı düzenledi.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
AB’ye katılım süreci ve Türkiye’nin uluslararası arenada artan rolü ile ilgili olarak Türkiye'nin AB üyeliğine hazırlanmasına yönelik çalışmaları yürüten Avrupa Birliği Bakanlığı, Kırıkkale Üniversitesi olmak üzere sektörün ihtiyaçlarını ve sorunlarını ortaya koymak ve çözüm yollarını tartışmak amacıyla toplantı düzenledi.
Program Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın da katılımlarıyla İstanbul’da bir “Çeviri Platformu” kapsamında gerçekleşti. Platforma, başta Kırıkkale Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık ve Çeviribilim Bölüm Başkanları, öğretim görevlileri, çeviri alanındaki sivil toplum kuruluşları (Çeviri Derneği, Çevirmenler Meslek Birliği, Türkiye Çevirmenler Derneği, Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği, Çeviri İşletmeleri Derneği ve Türkiye Konferans Tercümanları Derneği) temsilcileri ile kamudan ve özel sektörden de temsilciler katıldı. Bu platforma Kırıkkale Üniversitesi Mütercim-tercümanlık Bölümü Başkanı Prof. Dr. İlhami SIĞIRCI’da “Avrupa Birliği’ne Üyelik sürecinde Türkiye’nin Karşılacağı Terim ve Çeviri Sorunları Çözüm Önerileri ” adlı bildirisiyle önemli katkılar sağlamıştır.
MÜTERCİM-TERCÜMANLAR NASIL YETİŞTİRİLMELİ?
Ülkemizin Avrupa Birliğine üyeliğiyle birlikte Türkçenin de AB’nin resmi dillerinden biri olacağı ve bu nedenle çok farklı alanlarda uzmanlaşmış mütercim-tercümana ihtiyaç duyulacağı yadsınamaz bir gerçektir. Gerek söz konusu müktesebatın Türkçeye çevirisi, gerekse mütercim-tercümanların yetiştirilmesi konusunda Türkiye’de yürütülen çalışmalar son derece önem taşımaktadır. Avrupa Birliği’ne daha önce üye olan ülkelerin çeviri ve terim alanında büyük zorluklar yaşadığını bilmekteyiz. Bundan dolayı, ülkemizin bu sıkıntıları yaşamaması için önceden önlemler almak zorundayız. Bu amaç doğrultusunda görüş alışverişlerinin yapılması, ihtiyaçlara göre uzman mütercim-tercümanlar yetiştirecek programların açılması ya da devam etmekte olan programların ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılması hayati önem taşımaktadır.

MÜTERCİM-TERCÜMANLARIN NİTELİKLERİ NASIL ARTIRILABİLİR?
Türkiye’deki çeviri veya mütercim-tercümanlık bölümlerinde lisans eğitimini tamamlayanlar, mezuniyet sonrasında herhangi bir sınava girmeden noterdeki yeminin ardından yeminli mütercim-tercüman olabilmekteler. Oysaki Avrupa’daki ülkelerde çok kapsamlı resmi çevirmenlik sınavları yapılmaktadır. Ancak bu sınavlardan başarılı olanlar tercümanlık yapabilirler. Sınavlar yazılı ve sözlü olmak üzere ayrı ayrı yapılır. Ülkemizde de bu tür sınavların çevirmenlerin kalitesinin artmasına önemli katkı sağlayacağı için öngörülmesi gerekir. Nasıl ki Tıp Fakültesi mezunları TUS sınavında başarılı olduktan sonra doktorluk yapıyorlarsa, mütercim-tercümanların da aynı biçimde sınavda başarılı olduktan sonra çevirmenlik mesleğini yapmaları gerekir.

NİTELİKLİ ÇEVİRMEN
Mütercim-tercümanların iyi yetiştirilmesindeki başka bir önemli etkende, bu bölümlerin programlarına alınacak öğrencilerin eğitimin başlangıcında sahip oldukları dil ve kültür düzeyleri mezuniyetten sonra kazanmak istedikleri özelliklere ulaşmada yetersiz kalmasıdır. Ayrıca çeviri bölümü programının içeriği ve düzenlemesi de bunda önemli bir etkendir. Mütercim-tercümanlık bölümünde öğrenin gören öğrencilerinin, birkaç üniversiteyi istisna tutarsak, neredeyse tamamına yakınının dil düzeyleri başlangıç seviyesindedir. Bu durum öğrencinin nitelikli bir çevirmen olarak yetiştirilmesinde büyük bir engel teşkil etmektedir, yabancı dille ilgili sorunlar birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar sürmektedir. Bu nedenle öğrencilerin mütercim-tercümanlık bölümlerine giriş biçimleri YÖK’ün yaptığı genel sınavla değil de Güzel Sanatlar Fakültesindeki sınavlarda olduğu gibi özel yetenek sınavıyla alınmalıdırlar. Bu sınavlar da sözlü ve yazılı olarak ayrı ayrı yapılmalıdır. Öğrenim süreleri boyunca öğrencilerin dil-kültür edincindeki sorunları aşmaları için en az bir yıl öğrenim görmüş olduğu dilin ülkesinde kalmaları da sağlanmalıdır. Hatta bu, koşul olarak öne sürülmelidir. Ayrıca öğrencilerin stajlarını AB kurumlarında yapmalarını teşvik etmek ve bu kurumlarda yapılmasına Avrupa Birliği Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığının destek olması gerekir.

OLDUKÇA YÜKSEK
Yurt dışında çeviri bölümlerine girmek, okumak ve mezun olmak son derece zordur. Dört yıllık bir eğitim süresi beş altı yıla çıkabilmektedir. Örneğin ESIT’de ortalama yirmi civarında öğrenci kayıt yaptırır, bunlardan sadece yedisi mezun olabilmektedir. Türkiye’de ise çeviri bölümlerine kayıt yaptırmak son derece kolay, mezun olmak biraz zor, ama mezun oranı Avrupa ülkelerine göre oldukça yüksektir.

HATALARDAN DERS ALMALIYIZ!
Cumhuriyet kurulduktan sonraki dönemdeki çeviri hatalarına yeniden düşmemek için özenli olmalıyız. Cumhuriyetimizin kuruluş döneminde hukuk sistemimizin neredeyse tamamı kısa sürede farklı dillerden yapılan çevirilerden oluştuğunu düşünürsek, oldukça yoğun bir çeviri çalışması söz konusudur. Bu çevirilerde bazen hatalar söz konusudur. Türkiye AB’ile birlikte aslında gerçek anlamda bir çeviri sürecide yaşamaktadır. Daha önceki deneyimlerimizden ders çıkararak Avrupa Birliği sürecine daha nitelikli çevirilerle girmeliyiz.

NASIL ELDE EDEBİLİRİZ?
Ülkemizde 1980’li yıllara kadar, uluslararası kuruluşlarda, bakanlıklarda, silahlı kuvvetlerde çevirmenler istihdam ediliyordu. Ancak, bunlar doğrudan çevirmenlik eğitimi almamış, iki dili konuşan ve başka bir meslek dalında eğitim görmüş kişilerdi. Ülkemizdeki çeviri bölümleri çok eskiye dayanmamaktadır, ilk çeviri bölümü 1983 yılında Boğaziçi Üniversitesinde kurulmuştur. Batı ülkelerinde ise Mütercim-Tercümanlık Bölümleri oldukça eskiye dayanmaktadır. Fransa’nın en önemli çeviri okullarından biri olan ESIT (Mütercim-Tercümanlık Yüksek Okulu) 1957 yılında Paris’te kurulmuştur.

BİLGİ BİRİKİM
AB müktesebatının çevrilmesinde, belli alanlarında uzmanlaşmış çevirmenlere ve terim bilimcilere ihtiyaç vardır. Bu da ancak lisanstan sonra iki veya üç yıllık bir yüksek lisans eğitimiyle gerçekleştirilebilir. Örneğin AB müktesebatının ağırlıklı olduğu bir yüksek lisans programı planlanabilir. Bu programın elbette ki disiplinler arası bir program olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla, uluslararası antlaşmalar, hukuk, iktisat, ekonomi, enerji, tarım, balıkçılık, çevre, vergilendirme, sosyal politika, tüzükler, direktifler, vb. gibi alanlarda uzmanlaşmış, ileri düzeyde yabancı dil bilen, yurt dışı tecrübesi olan ve alanda önemli bir birikime sahip öğretim elemanlarının tercih edilmesi bu programın olmazsa olmazıdır. Bu programla mezun olan çevirmen; Avrupa Birliği ile ilgili istediği bir alanda, derinlemesine bir bilgi ve terim birikimine sahip olarak uzmanlaşmış, bir üst bakış açısı kazanmış, kuramsal ve yöntemsel açıdan donanmış bir uzman olacaktır. Bu yüksek lisans programını başarıyla tamamlayabilenler uzman çevirmen niteliği kazanabilir ve doğru ve güvenilir çeviriler yapabilirler.

TERİM BİRLİĞİ NASIL SAĞLANACAK?
AB terim birliğine doğru giden ilk adım Euratom’un sekizinci maddesidir. Bu maddeye göre, nükleer enerji konusunda tek tip bir terimce oluşturulması öngörülür. Bu bir antlaşmada Avrupa terimcesinin oluşumu olarak değerlendirilebilir. 2002 yılına kadar, AB’de terimbilimciler, “Terimbilim” adlı bir birimde bir araya geliyorlardı. Bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte, çevirmenler bilmedikleri birçok terime, önceden olduğu gibi terimbilimcilere başvurarak değilde, yerel ağla ulaşabilmekteler. Bu bağlamda, IATE’de (Interactif Terminology for Europe: Avrupa Etkileşimli Terim Bankası) Topluluk Kurumları’nda kullanılan 8.1 milyon terim, 600 bin kısaltma ve 200 bin deyim 23 dilde veriliyor. EUR-LEX, mevcut Avrupa Birliği Mevzuatı’nı ve yeni çıkan mevzuatları da içine alarak 23 dilde kullanıcılarına sunuyor. Bunların dışında, Avrupa Parlamentosu’nda Avrupa Parlamentosu Terimce Eşgüdüm Birimi (Terminology Coordination Unit of the European Parliament) oluşturulmuştur. Bu birim çevirmenlere terim konusunda hizmet sunmaktadır.

GÖZ ÖNÜNDE
Türkiye’de ise AB terimleri konusunda çok kapsamlı çalışmaların bulunduğunu ya da yürütüldüğünü söylemek oldukça zordur. Avrupa Birliği terimleri ile ilgili olarak belki de en kapsamlısı, Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından 2009 yılında yayımlanan ve on bir bin terim içeren Avrupa Birliği Terimleri Sözlüğü’nden söz edilebilir. Bunun dışında TDK’nın hazırlamış olduğu farklı alanlarda yapılmış altmış iki terim sözlüğünden bahsedilebilir.. Buradaki terimlerin tamamı yaklaşık 185 bin civarındadır. AB’deki kullanılan terimler göz önünde bulundurduğumuzda, bu sayının son derece yetersiz kaldığı açıktır.

HATALARA YOL AÇAR
AB müktesebatının Türkçeye çevrilmeden önce burada geçen terimlere Türkçe karşılıklar oluşturulması, dolayısıyla farklı alanlarda terim sözlüklerinin hazırlanması bu konuda TDK’nın, üniversitelerin ve özel çeviri kuruluşlarının da desteğinin sağlanması terim birliği konusunda önceden uzlaşmaya varılmış çeviriler için son derece hayati önem taşımaktadır. Yeni oluşturulan terimlerin yaygınlaşması ve yerleşmesi bizzat AB Bakanlığı, TDK ve dernekler yoluyla gerçekleştirilebilir. Müktesebatın zorunlu kıldığı alanlarda terim bankaları oluşturulabilir, bu bankalardaki veriler genel ağla kullanıcılara sunulabilir. Böyle bir çalışma çevirilerin daha kısa sürede yapılmasını sağlayabilecek ve terimlerden kaynaklanabilecek hataları da azaltacaktır. Aksi takdirde yapılacak çevirilerde farklı terimlerin kullanılması daha sonra çeşitli düzeylerde anlam sorunlarına ve hatalara yol açabilir, kimi zaman düzeltilmesi olanaksız yanlışlar oluşabilir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
AB’nin temel değerleri arasında sayılan çok dilliğin korunması için çeviri hizmetlerinin sürdürülmesinin üye devletlerin tamamının üzerinde görüş birliğine vardığı bir konudur. AB 2008 yılında yayımladığı yeni çok dillilik stratejisinde çevirinin önemi üzerinde durmuştur. Çok dilliliğin varlığı mütercimlere ve tercümanlara daha çok başvurmayı gerektirecek. Çeviri uluslararasında bir köprü görevi üstlenecek, ötekini anlamak için bir araç olacak, mütercim-tercümanda farklı kültür ve farklı diller arasında adeta bir aracı rolü oynayacaktır.

RESMİ DİL
Türkiye’nin AB üyelik sürecine çeviri açısından bakıldığında, gerçekte uzun soluklu bir çeviri süreci söz konusudur. AB üyeliği çevirilerle başlayıp devam eden bir süreçtir. Kaldı ki daha şimdiden Türkçe, Türkiye ile AB arasında yürütülen müzakerelerde sözlü çeviri dilleri arasında çoktan yer almıştır ve AB’ne üyelikle birlikte de resmi dil statüsü kazanacaktır. Türkçenin AB’nin resmi dillerinden biri olması için Topluluk Müktesebatının Türkçeye aktarılması zorunludur. Bu bağlamda mütercimlerden çok farklı alanlarda uzmanlık gerektiren çeviri yapması beklenmektedir. Dolayısıyla mütercim-tercümanların çeviri yaptıkları dili ve kültürü çok iyi öğrenmesi, her iki dilin, yazı dilini, konuşma dilini, ölçünlü dilini, argo dilini, sesbilgisel, biçimbilimsel, sözdizimsel ve anlambilimsel özellikleri yönünden en küçük ayrıntılarına kadar vakıf olmaları gerekir. Ayrıca çeviri yapacağı dilin konuşulduğu ülke kültürünü, tarihini, gelenek ve göreneklerini bilmesi içinde belli bir süre bu ülkede kalması da kaçınılmazdır.

TERİM SORUNLARINA DUYARLI
Bunların dışında, mütercim-tercümanlık bölümlerine öğrenci alma biçimleri değiştirilmelidir. Bu bölümlere giriş biçimleri YÖK’ün yaptığı genel sınavla değil de Avrupa Ülkelerinde ve ülkemizde de Güzel Sanatlar Fakültesindeki sınavlarında olduğu gibi özel yetenek sınavıyla alınmalı ve bu sınavlar da sözlü ve yazılı olarak ayrı ayrı yapılmalıdır. Bu programda öğrencilerin stajlarını AB kurumlarında yapmaları, öğrenim süreleri boyunca dil-kültür edincindeki sorunları aşmaları için en az bir yıl öğrenim görmüş olduğu dilin ülkesinde kalmaları için olanaklar da sağlanmalıdır. Öğrenim süreleri boyunca terim sorunlarına duyarlı hâle getirilmelidirler.

YÜKSEK LİSANS Topluluk Müktesebatı’nın aktarılmasında belli alanlarda uzmanlaşmış çevirmenlere ve terim bilimcilere ihtiyaç duyulduğundan, mevcut koşullar değerlendirildiğinde böyle bir amaca da lisans programlarıyla ulaşmak çok güç görünüyor. Bu amaç, ancak lisanstan sonra iki veya üç yıl süren, AB müktesebatının ağırlıklı olduğu bir disiplinlerarası yüksek lisans programıyla gerçekleştirilebilir.
TERİM BİLGİSİ
Müktesebatı Türkçeye aktarmak için kalan süre gittikçe azalmaktadır. Teknik metinlerde çoğu zaman çevirmenin yetkinliğini aşmaktadır. Özellikle büyük antlaşmalar ve çok farklı alanlar söz konusu olduğundan çevirmen terim çalışmasına oldukça fazla zaman ayırmak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle AB müktesebatının Türkçeye aktarılmadan önce buradaki teknik terimlere Türkçe karşılıkların oluşturulduğu terim bankalarının oluşturulması ve farklı alanlarda terim sözlüklerinin hazırlanması ön koşuldur. Terim çalışmalarında TDK’nın, üniversitelerin ve özel çeviri kuruluşlarının desteğinin sağlanması, terim birliğinin gerçekleştirilmesi için hayati önem taşımaktadır.
ÖNCÜ ROL
Yeni oluşturulan terimlerin yaygınlaşması ve yerleşmesi, başta AB Bakanlığı, TDK ve özel çeviri kuruluşları yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu doğrultuda AB bakanlığı öncü rol üstlenebilir, Topluluk Müktesebatı ile ilgili alanlarda merkezi terim bankalarını diğer paydaşlardan gelen verilerle oluşturabilir, bu bankalardaki verileri genel ağla kullanıcılara sunabilir. Kaldı ki gittikçe artan çeviri ve mütercim ihtiyacı terim çalışmalarını daha da zorunlu kılacağı açıktır. Bu tür çalışmalar çeviri işini önemli ölçüde kolaylaştıracak, çevirinin kalitesini artıracak ve terim birliğinin sağlanmasına çok büyük katkılar sağlayacaktır. Son olarak Türkiye’nin başta uzman çevirmenlerin eğitimi, statüsü, yeter sayıda öğretim üyesi yetiştirilmesi ve terim çalışmaları konusunda atması gereken çok büyük adımlar, alması gereken uzun bir yol ve yapması gereken çok işler var.